09 Kasım 2024 Cumartesi
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, Bursa’da gerçekleşen Bir ve Birlikte Hilal’e Doğru Türkiye Toplantıları kapsamında konuşma yaptı. Büyükataman konuşmasında MHP Lideri Devlet Bahçeli’ni Dem Parti’ye uzattığı ‘gelin Türkiye partisi olun’ eli hakkında da değerlendirmelerde bulundu. “Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli işte bu atmosferde yaptığı tarihi çağrı ile tüm ezberleri bozmuş, Türkiye’yi 1984’ten bu yana meşgul eden terör belasının son bulması, ülkemizin prangalarından kurtulması için cumhuriyet tarihimizin en cesur adımlarından birini atmıştır. Sayın Genel Başkanımızın bu hamlesi, tarihe yön veren, Türk milletini geleceğe taşıyacak kutlu bir duruşun, köklü bir “Devlet Aklı”nın tezahürüdür. Şunu herkes çok iyi bilir; bir yerde Milliyetçi Hareket Partisi varsa orada ihanete geçit yoktur. Sayın Devlet Bahçeli bir el uzattıysa o el mutlaka vatanın ve aziz milletimizin menfaatlerine uzatılmıştır. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli bu güne kadar hiçbir konuda başımızı öne eğdirmemiştir ve bundan sonra da eğdirmeyeceğine inancımız tamdır.” ifadelerini kullandı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’ın konuşmasının tamamı:
Saygıdeğer Misafirler Muhterem Dava Arkadaşlarım Basımızın Kıymetli temsilcileri Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda; kardeşliğimizi ve birliğimizi perçinlemek, partimizin duruşunu ve görüşlerini ifade etmek üzere düzenlediğimiz “Bir ve Birlikte Hilal’e Doğru Türkiye Toplantı”mıza hoş geldiniz sefalar getirdiniz diyor, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin selam ve muhabbetlerini iletiyorum.
Kıymetli Misafirler Milliyetçi Hareket Partisi olarak, “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” iradesiyle tavizsiz bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bizler aziz milletimizin güvenliğini, refahını her şeyin üzerinde tutan bir anlayışla hareket ediyor, adımlarımızı her zaman olduğu gibi Türk milletinin menfaatleri doğrultusunda atıyoruz. Günlük siyasi hesapların, şahsi menfaat ve hırsların bizim siyaset anlayışımızda yeri yoktur. Bütün gayemiz, aziz milletimizi hak ettiği şekilde temsil etmek, layık olduğu gelişmişlik seviyesine çıkarmak ve tüm sorunlarına köklü çözümler üretmektir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin liderliğinde, Türk milletinin menfaatlerini her şeyin üzerinde gören bir bakış açısıyla “Her Şeyden Önce Türkiye” diyor, milli varlığımızı ve bekamızı koruyan duruşumuzdan asla vazgeçmiyoruz. Tarihimizi doğru okuyor, ne yaptığını bilen kararlı adımlarla geleceği inşa edebilmek için çalışıyoruz. Özellikle değinmeyi yararlı görüyorum ki, Türk milliyetçiliğinin ve Türk milliyetçilerinin var olan her meseleye karşı söyleyecek sözü, verecek cevabı vardır ve bundan kuşku duymak ise beyhude çırpınıştır.
Aziz Atatürk’ün ifadesiyle, Türkiye Cumhuriyeti, mesut, muvaffak ve muzaffer olacaksa ki bu amaç mutlaka gerçekleşecektir, o zaman tarihin Milliyetçi Hareket Partisi’ne yüklediği misyonu göz ardı etmek mümkün değildir. Yeter ki isteyelim, yeter ki dileyelim, yeter ki irade gösterip sırt sırta verelim, bu suretle hiçbir engelin karşımızda duramayacağını görürüz. Türkiye’nin çözemeyeceği, altından kalkamayacağı, üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorunu yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı geçmişten kopmadan geleceği inşa eden bir sorumluluğun bilinciyle, aziz milletimizin tüm sorunlarını çözmek, güvenlik tehditlerini bertaraf etmek ve önümüzdeki yüz yıla “Türk Mührü”nü vurmanın kararlılığındadır.
Muhterem Dava Arkadaşlarım Devletin güvenirliği, hükümetin meşruiyeti, milli ve toplumsal dayanışmanın temeli saldırı altındadır. Kalemizi içten düşürme hesapları sertleşmektedir. Zalim ve zillet bir akıl işbaşındadır. Özgüvenimizi yaralamak, öz değerlerimizi yağmalamak, milli ve manevi dengemizi yıkmak maksadıyla organize ve çok aktörlü bir operasyon süreci derinden derine faaliyet halindedir. Türkiye’nin içine çekilmek istendiği, günbegün tahrik edilen sosyal, ekonomik ve manevi girdaplara karşı azami dikkat ve uyanıklık şarttır. Ülkemiz hafife alınmayacak tehditlerle ne yazık ki karşı karşıyadır. Yaşadığımız hiçbir şey tesadüfi değildir. Etrafımızın yangın yerine döndüğünü hepiniz görüyorsunuz.
Doymak bilmeyen küresel emperyalizmin bölgemizi bir savaş alanına çevirme planı devrededir. Terör devleti İsrail’in Filistinli mazlumları hedef alan vahşi saldırıları, Ortadoğu’nun tümünü ve yakın vadede ülkemizin sınırlarını tehdit edecek noktaya gelmiştir. Terör örgütü PYD/YPG’nin ABD sponsorluğunda kurmayı amaçladığı terör devleti, ülkemizin güvenliğine ve bütünlüğüne karşı açık bir tehdit olarak karşımızda durmaktadır. Ülkemizin jeopolitik konumunu ve bölgemizde devam eden savaş atmosferini hesaba katarak, etrafımızın sarıldığını görmek ve emperyalist kuşatmayı yarmak zorundayız. Bu yüzden, devletimizin bekası, milletimizin huzuru ve geleceği için; birleştirici, doğru ve cesur adımlar atmaya ihtiyaç vardır.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli işte bu atmosferde yaptığı tarihi çağrı ile tüm ezberleri bozmuş, Türkiye’yi 1984’ten bu yana meşgul eden terör belasının son bulması, ülkemizin prangalarından kurtulması için cumhuriyet tarihimizin en cesur adımlarından birini atmıştır. Sayın Genel Başkanımızın bu hamlesi, tarihe yön veren, Türk milletini geleceğe taşıyacak kutlu bir duruşun, köklü bir “Devlet Aklı”nın tezahürüdür. Şunu herkes çok iyi bilir; bir yerde Milliyetçi Hareket Partisi varsa orada ihanete geçit yoktur. Sayın Devlet Bahçeli bir el uzattıysa o el mutlaka vatanın ve aziz milletimizin menfaatlerine uzatılmıştır. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli bu güne kadar hiçbir konuda başımızı öne eğdirmemiştir ve bundan sonra da eğdirmeyeceğine inancımız tamdır.
Kıymetli Dava Arkadaşlarım CHP Genel Başkanı, Türkiye’de “Kürt sorunu” vardır diyerek el yükseltmiş, bölünmeye kapı aralayan eşit vatandaşlık söylemlerini gündeme getirmiştir. Yabancı başkentlerden kumanda edilen bölücü terör örgütünün diliyle konuşmuş, farklı bayraklarımız olduğunu söyleyerek ayrışma ve kutuplaşmaya hizmet ettiğini bir defa daha ortaya koymuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşı eşittir ve eşit haklara sahiptir. Türkiye’de bir “Kürt Sorunu” yoktur. Sorunun adı bölücü terör sorunudur. Kürt sorunu diye sürekli önümüze çıkarılan şey esasında dün Osmanlı Devleti’ni bugün ise Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalamak için emperyalistler tarafından kurgulanmış yapay bir projedir.
Kürt kardeşlerimiz bu tuzağın parçası olmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi Kürt kardeşlerimizi sorun olarak gören ve sömürmek için fitne çarkını çeviren bu dışardan kumandalı zihniyete asla geçit vermeyecektir.
Diğer yandan kopmak üzere olan İP’in Genel başkanı, Türk milletini ve Türk milliyetçiliğini istismar ederek büyük bir telaş içerisinde, siyasi ikbalini ve dağılmak üzere olan partisini kurtarma peşine düşmüştür. Düne kadar 6’lı kumar masasında Türkiye’nin geleceğine ipotek koymak için çalışanların bugün Partimizi ve Liderimizi hedef alması elbette samimi değildir.
Muhterem Misafirler Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli, bölünme ve fitne tezgâhının karşısında büyük Türk milletinde kenetlenmeye el uzatmıştır. Sayın Devlet Bahçeli’nin uzattığı el, yeni bir çözüm sürecine ve ayrışmaya değil, Bir ve Birlikte Hilal’e Doğru büyük ve güçlü Türkiye yolculuğunda buluşmaya uzatılmıştır.
Bu doğrultuda, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettiği gibi terör örgütü PKK’nın önünde 3 seçenek vardır:
1 – Terör eylemlerine koşulsuz olarak derhal son vermek,
2- Silahlarıyla dağdan inip Türkiye Cumhuriyeti devletine teslim olmak,
3- Türk adaletinin vereceği hükme razı olarak cezalarını çekmek olacaktır.
Bunun dışında herhangi bir çözüm, alternatif bir seçenek yoktur ve asla olmayacaktır.
DEM Parti de silah ve siyaset arasındaki seçimini bir an önce yapmak zorundadır. Ülkemizi parçalamak için faaliyet gösteren terör çeteleri eğer teslim olmazlarsa Türk’ün demir yumruğu kafalarına mutlaka inecektir. Milliyetçi Hareket Partisi şehidin şühedanın hakkını sonuna kadar savunacak ve koruyacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı’nın kararlı ve tavizsiz duruşuyla terörle mücadele her alanda devam edecek, terörün kökü kazınacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük ve güçlü bir devlettir, hem coğrafyamızın umudu olma iddiasını sürdürecek hem de terör belasının kafasını ezecek güce sahiptir. Türkiye Cumhuriyeti devleti tektir, milli ve üniter yapıdadır, ülkesi ve milleti ile bir bütündür. Türklük üst ve vazgeçilmez kimliğimizdir. Türk, Türk’e yardır, candır, kandır, gardaştır, yurttur, yuvadır, sonuna kadar emanettir. Kardeşliğimiz yaşayacak, milletimiz var olacak ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Yüce Allah’ın izni, devletimizin kararlılığı ve büyük Türk milletinin desteği ile Türk ve Türkiye Yüzyılında Cumhuriyetimiz prangalarından kurtulacak, terör belası gündemimizden tam anlamıyla çıkacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle toplantımıza teşriflerinizden dolayı teşekkür ediyor, hepinizi Cenab-ı Allah’a emanet ediyorum. Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli 10 Kasım Atatürk’ü anma günü ve Atatürk haftası dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Bahçeli, “Atatürk, Türk milletinin varlığına kast eden her türlü açık veya kapalı zalim tertibe gecikmeksizin müdahale etmiş, müteakiben milli uyanışı tetikleyerek kurtuluşun meşalesini körüklemiştir. Her alanda bağımsız olmayı esas alan, milli menfaatlerden taviz vermeyen, baskıya ve esarete karşı geri adım atmayan bir politika izlemiş, tüm dünyanın Türkiye’ye gıptayla bakmasına neden olmuştur. O, Türk milletinin tarihi ve milli ortak değeridir. O, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hükmü, kurucu haysiyetidir. Atatürk’ün özellikle Milli Mücadele yıllarındaki askeri ve siyasi liderliği, ömrü boyunca maruz kaldığı olaylar ve yaşanan zorlu dönemler her Türk vatandaşı tarafından çok iyi öğrenilmeli ve aynı şekilde ibret alınmalıdır.” ifadelerini kullandı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 10 Kasım Atatürk’ü anma günü ve Atatürk haftası mesajı:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete irtihalinin 86’ıncı yıldönümünde saygıyla anıyoruz.
Aziz Atatürk fani bir insandır, ömrü hem sayılı hem de sınırlıdır.
Fakat geride bıraktığı muhteşem eserleri, muazzam emanetleri, müstesna hizmetleri, muhterem mücadeleleri maşeri vicdanda, milli hafızada ebediyen varlık hükmünü koruyacaktır.
“Bir arada ve bağımsız olarak yaşama azim ve iradesi kırılmadıkça bir milletin asla yok edilemeyeceğini” herkese ispat ederek mazlum milletlerin istiklal mücadelelerine örnek olan Atatürk’ü yüzyılın dehası yapan özelliklerinin başında, “kuvvetli öngörüsü” gelmektedir.
Atatürk, Türk milletinin varlığına kast eden her türlü açık veya kapalı zalim tertibe gecikmeksizin müdahale etmiş, müteakiben milli uyanışı tetikleyerek kurtuluşun meşalesini körüklemiştir.
Her alanda bağımsız olmayı esas alan, milli menfaatlerden taviz vermeyen, baskıya ve esarete karşı geri adım atmayan bir politika izlemiş, tüm dünyanın Türkiye’ye gıptayla bakmasına neden olmuştur.
O, Türk milletinin tarihi ve milli ortak değeridir.
O, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hükmü, kurucu haysiyetidir.
Atatürk’ün özellikle Milli Mücadele yıllarındaki askeri ve siyasi liderliği, ömrü boyunca maruz kaldığı olaylar ve yaşanan zorlu dönemler her Türk vatandaşı tarafından çok iyi öğrenilmeli ve aynı şekilde ibret alınmalıdır.
Çünkü Aziz Atatürk’ün de dediği gibi, Türk milletinin; “Şahsi menfaatlerini düşmanların siyasi emelleriyle birleştirebilecek gafillerin ihanetleriyle” her zaman karşılaşması mümkündür.
Atatürk; bir yandan Türk milletinin kendine olan güveniyle var oluş kararlılığını güçlendirirken; diğer yandan da her türlü iç ve dış musibetle başa çıkacak dirayet ve direnci azami düzeyde göstermiştir.
Bu nedenle; “Türk milletinin gurur duyduğu, feyiz aldığı değerleri yıpratarak güven duygusunu yok etmek isteyenlerin” yakın hedeflerinden birisi de Atatürk olmuştur.
Selanik’teki pembe boyalı evin ikinci katındaki ocaklı odada doğan, 57 yıllık hayata devasa bir tarihi sığdırıp İstanbul Dolmabahçe’de rahmeti rahmana kavuşan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk nesilleri her daim saygıyla hatırlayacaktır.
10 Kasım esasen bir matem günü değil, Aziz Atatürk’ü idrak vesilesi, düşüncelerini ifade vetiresi, eserlerini muhasebe veçhesi, Cumhuriyet’i öncesi ve sonrasıyla kavrama vefasıdır.
Bizatihi dile getirdiği şu sözleri paha biçilemez değerdedir:
“Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir.”
Türklüğün medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyetinin, bundan sonraki inkişafı ile istikbalin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacağından şüphe duymuyordu.
Devamında aynen dediği şuydu: “Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, dileğim şudur: Beni hatırlayınız.”
Elbette her zaman hatırlayacağız, her ortamda hatırlatacağız, bu azimkar iradeden hiç de vazgeçmeyeceğiz.
Milli Mücadele’nin Lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 86’ıncı yıl dönümünde kemali hürmet ve sonsuz rahmetle anıyorum.
Türk milleti, dün olduğu gibi bugün de, hiçbir güç karşısında eğilmeyecek, mütecaviz dayatmalara teslim olmayacak, mukadderatının onurundan ve müstakbelinin parlak ülkülerinden taviz vermeyecektir.
İnancım ve güvencem odur ki, tarih boyunca birbirine eklemlenerek devam edegelen, en zorlu dönemlerde tıpkı bir yıldırım gibi tecessüm ve tezahür eden kahramanlar kuşağının hiçbir zaman arkası kesilmeyecektir.
Aziz milletimiz sinesinden volkan ağzı gibi fışkıran kahramanlarıyla tek yürek halinde istiklalini ve milli birlik iradesini titizlikle koruyacak, işgal ve ihanet hevesinde olanları mahvı perişan edecektir.
Bu vesileyle, Kurtuluş Savaşı’nın isimli isimsiz nice kahramanına, şehitlerimize, elleri öpülesi ceddimize de Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyor, aziz hatıraları önünde tazimle eğiliyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da “SAHA EXPO 2024 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı Programı”nda önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle: Ülkemizin savunma havacılık ve uzay sektörlerinin yıldızlarının buluştuğu SAHA EXPO 2024’te sizlerle beraber olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Fuarın düzenlenmesinde emeği geçen tüm kurumlarımızı firmalarımızı sponsorlarımızı kutluyor, ürünleriyle fuarda yer alanları tebrik ediyorum.
TUSAŞ’a düzenlenen kalleş ve alçak terör saldırısında şehit olan kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Şehitlerimizin fedakarlıklarını daima şükran ile hatırlayacağız. Burada önceklikle bir hususun bilinmesini isterim: Bu alçaklıklar bize geri adım attıramaz. Türkiye bekasına yönelik tehditleri bertaraf etme kararlılığına sahiptir. Şu gerçeği herkes yakında görecek: Milletimizin huzuruna kasteden her türlü saldırı, günün sonunda terörün kaynağını vuracak .Hava Kuvvetlerimiz ve MİT Başkanlığımız bu alçak saldırıya cevabımızı Suriye ve Irak’taki terör hedeflerini yok ederek katbekat fazlasıyla vermiştir. Kalleş teröristlerin inlerini başlarına geçiriyoruz. Terörü kaynağında yok ediyoruz. Bu millet yenilmeyeceğini, yıkılmayacağını dost düşman herkese ilan etti.
Biz bu kalleşliklerin arkasındaki niyetin ne olduğunu çok net görebiliyoruz. Basiret sahibi milletimizde bölücü hainlerin hangi kanlı emellere hizmet ettiğini biliyor. Terörsüz Türkiye hedefimizle aramıza kimsenin girmesine izin vermeyeceğiz. Hiçbir saldırı bu milletin kardeşliğini bozamaz, büyük ve güçlü Türkiye idealimizin önüne set çekemez.
Hiçbir terör saldırısı bu ülkenin ezeli ve ebedi kardeşliğini bozamaz. Türkiye düşmanlarının ülkemizi karanlığa sürüklemesine izin vermeyiz. Oyun kuranların oyunlarını tek tek başlarına geçireceğiz.
Burada bir üzüntümü de ifade etmek durumundayım. Terörün gayesi sadece kan dökmek, masumları katletmek değildir. Terörün asıl amacı toplumda korku ortamı oluşturmaktır. Ülkemizde kimi çevreler bilerek ya da bilmeyerek terörün bu hedefine ulaşmasına aracılık yapmaktadır. Hiçbir otokontrolün, denetimin olmadığı sosyal medya mecralarını bir tarafa bırakıyorum. Çünkü orası söz konusu Türkiye olduğunda terör eyleminin eksik kalan yanlarını tamamlayan operasyon aygıtına dönüşmüş durumda. Artık onlardan tutarlı, ahlaklı, ilkeli bir duruş beklemiyoruz. Bizi asıl üzen böyle meselelerde çok daha sorumlu yayın yapmasını beklediğimiz kendi yazılı ve görsel medyamızdır. Medyamız bu tür hadiselerde çok kötü sınav veriyor. Sergilenen sorumsuzluğun bir benzerinin TUSAŞ’taki terör eyleminde de görüyoruz. Milletin memleketin, devletin kurumlarının hak ve çıkarlarının reyting yarışlarına feda edilmemesi gerekiyor. Görüntüleri filtresiz boca edenler ne kadar yanlış içindeyse bu görüntüleri servis edenler de telafisi zor zararlar vermektedir. Bu tür sorumsuzlukların üzerine daha kararlı gideceğiz. Medyamızdan ve siyasetçilerimizden teröre karşı mücadeleyi topyekün mücadele olduğunu göz önünde bulundurarak hareket etmelerini bekliyoruz.
SAHA İstanbul kuruluşundan bu yana çok büyük mesafe kat etti. 1200’ü aşkın şirket, 29 üniversite, 45 şehre yayılmış geniş bir ağa ulaşmıştır. Kısa sürede ulaşılan geniş ve yaygın ağı savunma ekosistemimiz adına çok kıymetli buluyoruz. SAHA EXPO’nun küresel pazarla buluşturan köprü vazifesi üstlendiğine tanık oluyoruz. 300’ün üzerinde delegasyon, 150’den fazla alıcı delegasyonu, 120’yi aşkın ülkeden üst düzey katılımla SAHA EXPO memnuniyetle belirtmek isterim ki savunma sektöründe önemli platform haline gelmiştir. 4.6 milyar doları ihracat sözleşmesi olmak üzere 6,2 milyar dolarlık anlaşmanın imzalanacak olması da dikkate değerdir. Görüyoruz ki Türkiye global savunma sanayi sektöründe güçlü oyuncu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu başarı teknolojiyi tasarlama, üretme yanında stratejik işbirlikleriyle de perçinleniyor. Burada bazı güncel ve çarpıcı verileri sizlerle paylaşmak isterim. 2002’de savunma ihracatımız 248 milyon doları ancak buluyordu. Biz bunu aldık, 5,6 milyar dolara çıkardık. Sadece geçen yıl 185 ülkeye 230’dan fazla savunma ürünü ihraç ettik. Bu yıl ihracatımız Eylül’de yüzde 32 oranında yükseldi. Son 12 ayda gerçekleşen ihracatımız yüzde 10,4’lük artışla 6.1 milyar dolara ulaştı.
Sadece 2024 yılı içinde savunma sanayi şirketlerimiz 178 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi rekora imza attı. Bayraktar TB2, Akıncı, Anka, Aksungur gibi insansız hava araçlarımız dünyada büyük yankı uyandırmış oyun değiştirici olarak nitelendirilmişti. Kızılelma ve Anka 3’ü de eklemeyi planlıyoruz. Türkiye bu alandaki hakimiyetini daha da tahkim edecektir. Savunma sanayinde yerlilik oranını yüzde 80’in üzerine çıkarmış durumdayız. Önümüze çıkarılan tüm engellere maruz kaldığımız gizli açık ambargolara, içimizdeki ihanet şebekelerinin sabotajlarına rağmen son 22 yılda savunma sanayi alanında destan yazdık. Bu gerçeği muhalif, dost düşman herkes görüyor. 2002 yılı öncesinde teröre karşı mücadele eden paşalarımız, askerlerimiz Türk savunma sanayinin nasıl bir başarı hikayesine imza attığını çok iyi biliyor. Eski Türkiye tablosuna son verdik.
Çelik Kubbe ile uzun menzil hava savunmadaki gücü Siper ve diğer pek çok projemizle kendimizi sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Birilerinin Demir Kubbesi olabilir, bizim de Çelik Kubbemiz var. Çok daha iyi yerlere geleceğimizden hiçbir şüphe duymuyoruz. Uydu teknolojilerinde de devamlı atılım halindeyiz. Geçtiğimiz yıl uzaya fırlattığımız Türkiye’nin uydusu İMECE ile dünyanın her yerinden herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan görüntü alma imkanına sahibiz.
TÜRKSAT 6A projesiyle haberleşme uydularının üretimi alanında kendi uydusunu yapabilen ülkeler arasında girdik. Gazze’de 50 bin masumun katledildiği soykırım ve gerekse Lübnan’daki saldırıları görünce Türk savunma sanayi gülü olmalıdır. Şayet bugün kimseden icazet almadan, çekinmeden zalimlere en güçlü tepkiyi gösterebiliyorsak, bunun arkasında savunma sanayinin 22 yılda elde ettiği başarıları bulunuyor. Bu başarı grafiği yükselmeye devam edecek. Türkiye’nin savunma sanayindeki bağımsızlık yürüyüşü ülkemiz için değil mazlumlarla birlikte yeni bir dönemin habercisidir. Türkiye Yüzyılı içeride dışarıda barışın huzurun hakim olduğu asır olacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sadir Durmaz, İl Genel Meclisi Üyeleri İstişare ve Değerlendirme Toplantısı sonrası yazılı açıklamalarda bulundu. Durmaz, “Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, seçimleri değil nesilleri düşünen Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla; sadece seçim propaganda dönemlerinde değil, her zaman ve her yerde vatandaşlarımızla buluşmayı, onlarla bir arada olmayı sürdüreceğiz. Türk Dünyasının Bilge Lideri, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin milli hafızalara nakşettiği “önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben” şiarıyla yol yürümeye, “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışıyla siyaset yapmaya, “benim aklım hep Türkiye’dir” haykırışıyla milletimizle kucaklaşmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
MHP’li Sadir Durmaz’ın açıklamasının tamamı:
Türkiye’de yerel yönetimler, demokrasinin tabana yayılması ve vatandaşlarımızın yönetime katılımı açısından önemli bir role sahiptir. İl Genel Meclisleri de, vatandaşlarımızın refahını doğrudan etkileyen önemli kararların alındığı, demokrasinin yerel yönetim ayağını oluşturan ve yerel hizmetlerin planlanması, uygulanması ve denetlenmesinde önemli sorumlulukları olan kurumlarımızın başında gelmektedir. İl Genel Meclis üyelerinin bu sorumlulukları hakkıyla yerine getirmelerinin ön şartı da; vatandaşlarımızla olan iletişimleridir. Söz konusu iletişimin, bölgenin sorunlarının çözümünde en önemli etken olduğu tartışmasızdır. Bu bilinçle ortaya konulan siyasi anlayışımız gereği; Milliyetçi Hareket Partili meclis üyelerimiz, bulundukları yörenin kalkınmasını sağlamak ve vatandaşlarımızın yaşam standartlarını yükseltmek için ilgili kurumlarla koordineli bir şekilde görev yapmaktadır. Zira, vatandaşlarımızın, taleplerini ulaştıracakları ilk adres, hiç şüphesiz kendi aralarından seçilerek iş başına gelen, sokakla temas halinde olan meclis üyelerimizdir.
İl Genel Meclisinin aldığı kararlar, yaptığı işler, başlattığı çalışmalar, o bölgede yaşayan vatandaşlarımızın hayatına doğrudan etki ettiği için meclis üyelerimizin sorumluluğu ve sorumluluklarını yerine getirmeleri çok önemlidir. Kesinlikle unutulmaması gereken bir husus da; görevlerin gelip geçici olduğu ama alınan kararların etkisinin uzun yıllar süreceği ve yapılan güzel hizmetlerin o beldenin sokaklarında yıllarca yankılanacağı gerçeğidir.
Bu düşünceden hareketle tertiplediğimiz, “ İl Genel Meclis Üyeleri İstişare ve Değerlendirme Toplantımızda”, yukarıda kısaca bahsettiğimiz konulara değinerek;
İl Genel Meclis üyelerimizin çalışmaları ve önümüzdeki sürece dair hedeflerini ele aldık.
Ülkemizin, geçmişten bugüne sükûnet bulmayan bir coğrafyada olduğunun bilinciyle, bugün ateş çemberine dönen sınırlarımızdaki gelişmeleri, gönül coğrafyamızda olup bitenleri, bunların ülkemize yansımalarını değerlendirdik.
Partimizin “Üretken Belediyecilik” anlayışı gereği yapılması gerekenleri hatırlattık.
Sonuç olarak; yerel yönetimlerdeki tüm temsilcilerimiz; vatandaşlarımızın güvenini boşa çıkarmamak, teveccühlerine layık olmak için partimizin hassasiyetleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürerek; partimizin “Üretken Belediyecilik” anlayışı doğrultusunda;
Sorumluğumuzun, sadece bugüne değil, bu toprakları kanlarıyla sulayıp vatan yapan aziz ecdadımıza ve gelecek nesillere olduğunun bilinciyle çalışmaya devam edeceklerdir.
Cumhur İttifakı hassasiyetiyle yerel yönetimlerin her kademesinde üzerine düşen sorumluluğu fazlasıyla yerine getiren meclis üyelerimiz, önümüzdeki süreçte de aynı hassasiyeti sürdüreceklerdir. Bugünkü İl Genel Meclisi üyelerimizle gerçekleştirdiğimiz toplantımız sonrası, yerel yönetimlerdeki buluşmalarımız devam edecek olup, belediye meclis üyelerimizle de bir araya gelerek benzer toplantılar gerçekleştireceğiz.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, seçimleri değil nesilleri düşünen Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla; sadece seçim propaganda dönemlerinde değil, her zaman ve her yerde vatandaşlarımızla buluşmayı, onlarla bir arada olmayı sürdüreceğiz. Türk Dünyasının Bilge Lideri, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin milli hafızalara nakşettiği “önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben” şiarıyla yol yürümeye, “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışıyla siyaset yapmaya, “benim aklım hep Türkiye’dir” haykırışıyla milletimizle kucaklaşmaya devam edeceğiz.
Son olarak, geçtiğimiz gün Türkiye Uzay ve Havacılık Sanayii AŞ’nin (TUSAŞ) Kahramankazan’daki tesislerine yapılan hain terör saldırısını lanetliyor, aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Aziz Türk milletinin ve hepimizin başı sağ olsun diyorum. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Yavru vatan KKTC’den geldiği Ali Ekber ŞEN / MERSİN İZ HABER
Mersin’de Özel Ortadoğu Hastanesi’nde mide balonu taktırma sırasında yaşamını yitiren üniversite öğrencisi Ali Can Gül’ün, ölümü üzerindeki esrar perdesi aralandı. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın raporunda ölüm nedeni, “Solunum ve dolaşım durması’ olarak ifade edildi. 9 Eylül Üniversitesi’nin raporunda ise endoskopi cihazın bozuk olduğu göz önüne alındığında, balonun yeri tam olarak teyit edilemeden mide yerine özefagusun (yemek borusu) içinde şişirilmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu, bu durumun mevcut klinik tabloya (derin bradikardi, solunum arresti) ve sonrasında ölüme yol açmış olabileceği vurgulandı. Aynı raporda, Dr.Doğan Erkal’ın ölüm sonrası cihazlarla morga girerek işlem yapmasının ise “Hatanın üzerinin örtülmeye çalışıldığı izlenimi verdiği” denildi. Yaşanan gelişmeyi değerlendiren baba Hasan Gül, “Dosyada tüm deliller toplandı, Tabip Odası’nın olay hakkında vereceği rapordan sonra savcılığın davayı açmasını bekliyoruz” dedi.
Mersin Mezitli ilçesinde yer alan Özel Ortadoğu Hastanesi’nde 05.06.2024’te meydana gelen olayda, fazla kilolarından şikayetçi olan Girne Üniversitesi Yazılım Mühendisliği 3’üncü sınıf öğrencisi futbolcu 22 yaşındaki Ali Can Gül, mide balonu taktırma işlemi sırasında yaşamını yitirdi. Mide balonu taktırmak isterken oğlunun korkunç bir ihmal sonucu öldüğünü iddia eden baba Hasan Gül’ün şikâyeti üzerine savcılıkça 2024/39917 esas sayılı soruşturma açıldı.
İKİ RAPOR İKİ ÖNEMLİ GÖRÜŞ
Aylardır süren soruşturma ile ilgili Ali Can Gül’ün ölüm nedeninin belirlenmesine yönelik yürütülen çalışmada önemli bir gelişme yaşandı. Savcılığın talebi üzerine Adalet Bakanlığı İstanbul Adli Tıp Kurumu 1’inci Adli Tıp Kurulu ile babanın talebi üzerine ise 9 Eylül Üniversitesi olmak üzere iki farklı rapor alındı.
“SOLUNUM VE DOLAŞIM DURMASI SONUCU ÖLDÜ”
Konusunda uzman 6 kişiden oluşan 1.Adli Tıp İhtisas Kurulu, olayı derinlemesine inceleyerek 8 sayfadan oluşan bir rapor verdi. Raporun sonuç bölümünde hastaneye yatırılan genç ile ilgili şu görüşlere yer verildi:
“Normal endoskopi ile mideye balon şişirilmeye başlandığı kalp atımının yavaşladığı, solunumun durduğu, endoskopiye son verilerek balonun çıkartıldığı, yeniden canlandırma işlemi uygulandığı, kardiyoloji uzmanı tarafından kalp pili takıldığı, klinik durumunda iyileşme olmadığı, tekrar solunum ve dolaşım durduğu, yapılan müdahalelere cevap alınamadığının kayıtlı olduğu, otopside ölümüne neden olabilecek travmatik değişim ve toksit madde bulunmadığı, iç organlarında tespit edilen makroskobik bulgular, iç organların histopatolojik tetkiklerinden elde edilmen bulgular ve ölümün meydana geliş şekli dikkate alındığında; kişinin ölümünün mideye balon takılması sırasında gelişen, nedeni tespit edilemeyen ani solunum ve dolaşım durması sonucu meydana gelmiş olduğu, oy birliğiyle mütalaa olunur.”
“NEFES BORUSUNDA ŞİŞİRİLMİŞ OLMA İHTİMALİ YÜKSEK”
Savcılığın soruşturma dosyasına giren 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nın 08.08.2024 tarihli 16 sayfalık raporunun sonuç bölümünde ise Ali Can Gül’ün ölüm nedenini aydınlatan bilimsel görüş verildi. Yapılan otopside özefagusun (yemek borusu) mide girişinin 5 santimetre yukarısından itibaren ağza kadar kanamalı olduğu, endoskopi cihazının bozuk olduğu ve olaydan bir hafta sonra arıza bildirimi yapıldığı vurgulanan raporda ölüm nedeni ile ilgili tıbbi görüş şöyle özetlendi:
“Cihazın bozuk olduğu göz önüne alındığında, balonun yeri tam olarak teyit edilemeden mide yerine özefagusun (yemek borusu) içinde şişirilmiş olma ihtimalinin yüksek olduğu, bu durumun mevcut klinik tabloya (derin bradikardi, solunum arresti) ve sonrasında ölüme yol açmış olabileceği, sonrasında ise şişirilmiş vaziyette çıkarılmaya çalışılan materyalin yemek borusunda hasara yol açtı. Tam olarak çıkarılamayan balonun hava yollarını kapatması nedeniyle hastanın acil müdahalesinin geciktiği, Dr.Doğan Erkal’ın yaptığı endoskopik balon dilatasyonu işleminin tıbbi standartlara uygun olarak yapılmadığı gibi ortaya çıkan komplikasyon da uygun şekilde yönetilmedi.”
ENDOSKOPİ CİHAZI 20-30 SANİYE SONRA BOZULMUŞ
Aynı raporda İl Sağlık Müdürlüğü’nce olaydan 23 gün sonra gerçekleştirilen denetimde, söz konusu endoskopi cihazının aldığı görüntünün 20-30 saniye sonrasında bozulmuş olduğunun açıkça tespit edildiği vurgulandı. Olaydan bir hafta sonra hastane tarafından arıza bildirimi yapıldığı vurgulanan raporda daha sonra şu görüşlere yer verildi:
“Bu işlemi gerçekleştirebilmek için balon midede iken endoskopik görüntü ile balonun alt özofagus kavitesinin altında olduğundan emin olunması gerektiği, kamerası bir süre sonra çalışmayan endoskopi cihazının bu işlem için gereken standartlarda olmadığı, bu arızanın balonun yanlış yerde şişirilmesine neden olarak istenmeyen sonuca yol açmış olabileceği.”
“DOKTORUN MORGA GİRMESİ HATANIN ÜZERİNİN ÖRTÜLMEYE ÇALIŞILDIĞI İZLENİMİ VERDİ”
Söz konusu raporda Dr.Doğan Erkal’ın Ali Can Gül’ün cesedini incelemek üzere endoskopi aletlerini alarak morga gittiği belirtilerek, bu konuda şu ifadelere yer verildi:
“Doktorun adeta bir posmortem (otopsi) inceleme yaptığı, yapılan işlem hukuken uygun olmadığı gibi bu davranış şeklinin tıp etiğiyle bağdaşmadığı, kullanılan aletler içerisinde aspiratörün de olduğu göz önüne alındığında, ortaya çıkmış olabilecek kanama vb bulguların otopside saptanmasının önüne geçilmiş olabileceği, adli bir olguda sergilenen bu davranışın hatanın üzerinin örtülmeye çalışıldığı izlenimi verdiği tıbbi görüşüne varılmıştır.”
GÖZLER MERSİN TABİP ODASINDA
Bu arada, olaya ilişkin alınan 2 rapor baba Hasan Gül tarafından Mersin Tabip Odası’na verildi. Verilen her iki rapor da üniversite öğrencisi Ali Can Gül’ün ölümünden sorumlu tuttuğu Dr.Doğan Erkal ile ilgili şikayet dosyasına girdi. Mersin Tabip Odası Disiplin Kurulu’nun söz konusu şikayetle ilgili son olarak alınan iki raporun da yer aldığı dosyayı inceleyerek kısa sürede karar vermesi bekleniyor. Mersin Tabip Odası’nın dosya üzerindeki kararını Türkiye Tabipler Odası’na göndererek, görüş alacağı bu sürecin tamamlanmasından sonra da savcılığın olay hakkında dava açıp açmayacağına karar vereceği öğrenildi.
“ADALET YERİNİ BULSUN”
Olayın yaşandığı haziran ayından itibaren Mersin’i mesken tutan acılı baba Hasan Gül, oğlunun fotoğrafını bastırdığı tişört ile sürekli Mersin Adliyesi’nde gelişmeleri an be an takip ediyor. Yaşanan gelişmeyi değerlendiren baba Hasan Gül, “Dosyada tüm deliller toplandı, Tabip Odası’nın olay hakkında vereceği rapordan sonra savcılığın davayı açmasını bekliyoruz” dedi. Olay hakkında son alınan raporların şikayet dosyasında ki iddiaların tamamını doğrulayacak nitelikte olduğunu belirten acılı baba Hasan Gül, “Başkan itibaren mide balonunun nefes borusuna takıldığı için solunum yetmezliğinden oğlumun öldüğünü söylemiştik. Bu iki rapor da bizi doğruladı. Adalete güvenimiz tamdır. Oğlumun ölümüne neden olan Dr. Doğan Erkal’ın adalet önünde hesap vermesinin zamanı artık geldi” diye konuştu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.